Eskişehir sanayisi, emekle yoğrulmuş bir başarı hikayesidir.  Bu şehirde sanayicilik, baba mirası servetlerin ya da şaibeli ihalelerin gölgesinde değil, sırtlardaki çimento torbası izi, ellerdeki boru talaşı kesiği, ciğerlerdeki şantiye tozu ile şekillenmiştir. Eskişehir’in organize sanayi bölgesinden yükselen başarı hikâyeleri, aslında sıfırın altından çıkıp zirveye tırmanan emekçilerin hikâyeleridir.

Bugünün sanayicileri nereden geldiler?

Değirmen Sokak’ta elinde sadece bir eğe ile  tornaya başlayan bir ustalık yolculuğunu düşünün. Şuayip Usta’nın oğlu Metin, küçük bir dükkandan büyük bir işletmeye dönüşen serüveniyle babasının izinden gitmekle kalmamış, yeni yollar açmıştır. “Çocuklar, babalarının söylediklerinden çok ayaklarının izini takip eder” sözünün hakkını veren Metin, gece gündüz demeden çalışarak hem ailesine hem de Eskişehir’e örnek olmuştur.

Ya Celalettin? Derman Caddesi’nin tozlu sokaklarında top koşturan  çocuk,OTTÜ’lü mühendis olduktan sonra gerçek  okul burası diyerek Diyarbakır’ın, Kahta’nın zorlu şantiyelerinde çalıştı. Patronunun “Parayla herkes iş yapar, parasız iş yapacaksın” sözüne rağmen yılmadı. Bugün, sadece Eskişehir’in değil, Türkiye’nin de önde gelen sanayicilerinden biri.

Bu hikâyeler birer masal değil. Sabah beşte kalkıp Basma Fabrikası önünde simit satan, abisi ile sırtında çimento taşıyan yetim Nadir’in, Poyra rampasında bozulan kamyonu başında çaresizce “Şimdi ne yapacağım?” dediği o anlardan, alanında Türkiye’nin en büyük tesislerinden birini kuran şirkete dönüşmesi, emeğin ve inancın gücünü gözler önüne seriyor.

Kaynakçı Ahmet ve Davut Usta, küçük bir atölyede başladıkları serüvende bugün yüzlerce kişiye iş veriyor. Babasının atölyesinde suntaların sıcak presinde elleri yanan Hakan, bugün mobilya sektöründe marka haline geliyor. Yıllar önce Eskişehir’e okumaya gelen mühendis Metin’in, dört arkadaşıyla kurduğu plastik fabrikası bugün teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarıyla parlıyor.

Bunlara benzer hikâyeler, Eskişehir Sanayi Odası’nın yayına hazırladığı “Eskişehir’e Değer Katanlar” kitabında geniş bir şekilde yer alıyor. Her biri, Eskişehir sanayisindeki en büyük değerin emek olduğunu ve burjuva sermayesinin bu topraklarda yer bulmadığını kanıtlıyor. Sanayinin yükseldiği bu şehirde sermaye, yalnızca alın teriyle, cesaretle ve azimle şekillenmiştir.

Eskişehir’de burjuva yoktur

Eskişehir sanayisi, burjuva sermayesinden yoksun ama emek zenginidir. Bu şehirde sanayiciler, “sıfırdan değil, sıfırın altından” başladıklarını gururla söyler. Ellerindeki plastik yanıkları, gözlerindeki sıcak tutkal buharı, sırtlarındaki çimento torbası izleri hala anılarında canlıdır, hikayelerini anlatır. Çünkü onlar emeğin, alın terinin ne olduğunu iyi bilir.

1990’ların sonlarında rekabetçi iş dünyası ve devlet bağlantılarının gerekliliği pek çok yerde ahlaki sapmalara yol açarken, Eskişehir sanayicileri bu yollara sapmadı. Çok uluslu şirketlerin cazibesine kapılmadan, şaibeli ihalelere bulaşmadan kendi yollarını açtılar. Hayatın zorlukları onları büyüttü, emekle şekillendirdi.

Bu nedenle Eskişehir sanayisi, yalnızca ekonomik başarıların değil, insan onurunun ve emeğin destanıdır. Her fabrika, her atölye, alın terinin ve cesaretin birer anıtı gibi yükselir bu şehirde. Ve bizler de, Eskişehir’in sokaklarından yükselen bu emek hikayelerini anlatmaya devam etmeliyiz. Çünkü bu hikayeler, sadece geçmişin değil, geleceğin de yol haritasıdır.