Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya'nın camiden müzeye dönüştürülmesine dair 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ayasofya'nın Diyanet İşleri Başkanlığı'na devrini ve ibadete açılması kararını imzalaması gündemdeki sıcak yerini koruyor.
Bu tarihi kararla yıllardır seçim meydanlarında siyasi malzeme yapılan Ayasofya ümit ederiz bir daha polemik konusu olmaz!
Bizans döneminde inşa edilmiş olması Hıristiyanlık inancı tarafından kutsal yapılardan biri olarak görülen Ayasofya'nın, Müslümanlar için ibadete açılacak olması uluslararası alanda da bazı tepkilerin gelmesine neden oldu.
Rusya Ortodoks Kilisesi "milyonlarca Hristiyan'ın kaygılarına kulak tıkandığını" söyledi.
Sormak lazım. Ey Kilise! İspanya’nın Cordoba şehrinde dünyanın en anıtsal ve ihtişamlı Kurtuba Camisi kiliseye çevrildiğinde hiç empati yaptın mı acaba?
Yapsan ne olur yapmasan ne olur! Hiç önemli değil. Türkiye bağımsız bir ülke. Dolayısıyla kendi çıkarları doğrultusunda almış olduğu bir karar.
Bu günlerde sesi çok çıkan Yunanistan, bu kararda en son söz söyleme hakkına sahip. Yıllardır kendi topraklarında yaşayan camilere yaptıklarını geçtik soydaşlarımıza özellikle İskeçe Müftüsü Mehmet Emin Ağa’ya yaptıkları zulüm ve işkenceleri unutmadık.
Neyse…
Ayasofya tarihi üzerine oğlum Emre ile evimizde videolar izlerken ilginç konuşmalar ve görüntüler hem ilgimizi hem de dikkatimizi çekti.
Şöyle ki, 16 Mart 2019 tarihinde yerel seçimler öncesi Tekirdağ Mitinginde konuşan Sayın Cumhurbaşkanı seçmenlerin meydanda ısrarla “Ayasofya’yı ibadete açın” taleplerine karşılık “Siz önce Sultanahmet’i doldurun. Ondan sonra ona (Ayasofya) bakarız … “
Videonun devamında bu konuşmadan on üç gün sonra 29 Mart 2020 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanı yine meydanlardaydı. Bu sefer Ayasofya’nın bulunduğu şehir İstanbul mitinginde sahnedeydi “Ayasofya’yı müzeden ismi olarak tekrar Camiye çevireceğiz…”
Demek ki Sultanahmet artık ihtiyaca cevap ver(e)miyor!
Son dönemlerde Camiler, Cuma ve Bayram namazları dışında dolmuyor. Hatta bir saf ya da iki safla vakit namazları kılındığını biliyoruz. Neden böyle? Bunu işin uzmanları tartışmalıdır. Diyanet İşleri bu meselenin üzerine gitmelidir. Bu konu ayrı.
Ancak Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi gelen tepkilere, yapılan açıklamalara bakıldığında ulusal bir meseledir bize göre!
Ayasofya’nın tarihine dönüp baktığımızda dünyanın en önemli eserlerinden ve kültür miraslarından biri olarak kabul ediliyor. İstanbul’a gittiğimizde içindeki havayı teneffüs etmiştik. İçi sükunetin simgesi olsa da çevresinde kopan fırtınalar hiç dinmedi bugüne kadar.
6. yüzyılda tamamlanan ve 1500 Yıldır ayakta olan bu görkemli eser, kubbeli yapıların Anadolu coğrafyasındaki ilk örneğidir. Yapıldığı dönemin en büyük kilisesi oldu. 1453 Yılında İstanbul’un fethi ile camiye dönüştürüldü. Doğal hali korunarak…
Ecdadın gösterdiği hoşgörüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenlerse olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler, bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır.
İstanbul’u Fetheden kumandan Fatih Sultan Mehmet Han, burayla ilgili büyük bir vakıf oluşturdu. Uzun süre -tam 481 yıl- Cami olarak hizmet veren bu muhteşem eser 1934 yılında Müzeye dönüştürüldü.
Her verilen karar o günün şartları içinde değerlendirilmelidir. Hele de konu üzerinden ülkemizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dil uzatan müptezellere şunu hatırlatırız ki, eğer Gazi olmasaydı bugün o minarelerden ezanlar duyulmayacaktı.
Bu böyle biline!. Bu ayrı bir yazı konusu.
Ayasofya’nın kubbeli mimari yapısı, Osmanlı döneminde cami mimarisine yön verdi. Özellikle camilerdeki büyük kubbe ve yarım kubbeler Ayasofya mimarisi örnek alınarak nitelikli eserlere imza atan Mimar Sinan tarafından hayata geçirilmiştir.
Ayasofya’nın içerisinde benzersiz mozaikler var. Bizans resim sanatının en etkileyici örnekleri mevcut. Osmanlı padişahları Ayasofya’ya çok özel ilgi göstermişlerdir. Bu anlamda İslam yazı sanatının güzel örneklerini ve figürleri duvarlarında duruyor.
24 Temmuz’da ibadete açılmasıyla Ayasofya’nın, bu tarihi yapının, statüsünde yeni bir dönem başlamış olacak.
İçerisinde namaz kılınacağı için doğal haline hiç zarar verilmeden ecdadın yaptığı gibi kıble yönündeki ikonlar ve sembollerin üzeri açılır kapanır perde ya da lazerle örtülebilir.
Tek endişem bir dönem FETÖ elebaşının himayesinde ve öncülüğünde bu kadim coğrafyada “Dinler Arası Diyalog” masalı ile Ayasofya’ya farklı bir anlam ve görev yüklenmesi.
İçinde bulunduğumuz hafta 15 Temmuz haftası. FETÖ’nün dinler arası diyalog masalıyla yetiştirip terörist yaptığı askerlerin; milletine, meclisine bomba yağdırdığı vahşetin yaşandığı günün yıl dönümü.
Ayasofya kararı da böyle ilginç bir haftaya denk geldi. Tam dört yıl önce yaşanan bu acı olaydan başta idareciler olmak üzere herkesin yeterli dersi aldığını düşünüyorum. Mücadele yıllardır devam ediyor. Etmelidir de…
Dolayısıyla tarihi ve kültürel dokusuyla Ayasofya, dinler arası diyalog masalına ümit ederim kurban edilmez…!