Söyleşi: Selma Güder 

Tek hayali vardı kendini bildi bileli. 

Oyuncu Olmak! 

Değerli Okurlarım; teşhis edilemeyen bir kas hastalığı olan Ezgi’nin hikâyesini ve “Bil ki sen” şarkısını söylerken çektiğim videoyu sizlerle buluşturmuştum.  

O günü unutamam! 

Tepebaşı Belediyesi 23 Nisan Çocuk Sanat ve Kültür Merkezi’nde; “Çello Ağacının Gölgesinde Hikâyeler” adı altında, 23 Haziran 2022’de sahnelenen oyuna, Ezgi’nin sahnede olmasına vesile olan Nazan Naz tarafından davet edilmiştim.  

Çocukların kendi potansiyeline güvenmesini, kendilik algısını olumlu yönde geliştirmesini desteklemek amacıyla Ezgi’nin başrolde yer aldığı gösterinin sonunda: “Bu oyun hiç bu kadar anlamlı oynanmamıştı” demişti Yönetmen! 

Dünya Barış Günü nedeniyle, aynı yerde “Yeşil Düş” isminde bir gösteri yapılacağı bilgisini bir hafta kadar önce ileten Nazan hocam ile şu anda birlikteyiz. 

-Merhaba Nazan Hocam. Söyleşimize konu olan hikâyemizin kahramanı kim? 

-Merhaba Selma Hanım ve Kıymetli Dostlar, hepiniz iyisinizdir umarım. Önceki söyleşimizde size bahsettiğim, dünyalar güzeli bir insan olan Ezgi.  

-Ezgi ile nerede tanışmıştınız ve bugüne geliş hikâyenizi anlatır mısınız? 

-Sevgi Umutları okulunda tanışmıştık. Ona, hayalini sormuştum. “Tiyatro sahnesinde oynamak” demişti. Bunun üzerine, birkaç arkadaşımla konuşmuştum. Görüştüğüm her arkadaşım, aynı duyarlılıkla, onun hayalini gerçekleştirme yolculuğunda destek oldular.  

Geçen yıl ilk defa sahneye çıkarak, dünyanın en mutlu insanı olan Ezgi’nin hayalleri o sahnede başlayıp, bitmedi. Bir yıl süresince yeni bir oyun hazırlığında tüm provalarına katıldı ve bugüne geldi Selma Hanım. 

Ve sahne! 

Canlılığını kaybettiği belli kahverengi gövdesiyle, beş kurumuş dala sahip, yapraksız, ortasına kocaman bir müzik aleti oturtulmuş ağaç sağ tarafta. Durun; ağaç kostümlü, saçları dalların renginde kumaşa sarılı ve omuzlarına düşmüş, üzgün bir kadın bu! Yüzü gibi solgun elleri Çello’nun üzerinde… 

Sahnenin diğer kenarında; karanlığı anımsatan siyah giysiler içinde, kırmızı ayakkabılı, kısa saçlı bir kadın. Sayfaları yüzüne bakan kocaman bir defter ile. O da ne? Bu kadın da üzgün ve düşünceli… 

Kırmızı ayakkabılı kadın Çello Ağacının Gölgesinde Yeşil Düş’ü başlatıyor! 

Bir varmış bir yokmuş. Güneşin bile yeşil renkte battığı yemyeşil bir ülke varmış.  

Günler geçmiş, bu yeşil ülke büyük bir kuraklığın ortasında bulmuş kendisini.  

Değişmeyen tek şey, Çello ağacının evrene yayılan kutsal sesiymiş. Bu ses, tüm canlıların ortak sesiymiş aslında! 

Ama kimsecikler duymuyormuş… Zannetmişler ki, ses kaybolmuş. Karanlık onu hapsetmiş ve efsaneye göre, ortak sesi bulmak için “Su Perisi” yola koyulmuş.  

Su Perisi kim?  

Açık mavi renkli, karpuz kollu, hâkim yakasından aşağıya doğru minik düğmelerin iki yanından uzanan dantelli elbisesiyle genç bir hanım sahnede! 

Beline varan simsiyah saçları, kulaklarından uçlarına dek koyu mavi kurdelelerle örülü… 

Gözlerinin içi gülüyor derler ya, heyecanı yüzüne o kadar masum ve yüreğinin derinliklerinden yansımış ki! 

On yedi yaşında ve evrene ilham kaynağı olan Ezgi. İkinci kez sahnede ve rolü, ortak sesi bulmaya çalışan “Su Perisi.” 

Değerli Okurlarım; insanoğlunun doğa, dünya ve kendisiyle barış, empati içinde yaşamasını anlatan müzikal gösterinin bitiminde “Su Perisi” ile konuşuyoruz. Bakalım neler söylüyor. 

-Ezgi, Merhaba. Öncelikle emeklerine, yüreğine sağlık! 

-Çok teşekkür ederim. 

-Bu yıl 12. Sınıf öğrencisi olacağını biliyorum. Hayalin nedir?  

-Evet. 12. Sınıfı okuyup, liseyi bitireceğim inşallah. Hayalim oyuncu olmak. Çok istiyorum. Hem tiyatro, hem dizi, hem film. 

-Üniversite eğitimi için neler düşünüyorsun?  

-YKS’ye(Yükseköğretim Kurumları Sınavı) gireceğim. Sonra yetenek sınavına gireceğim. Sonra sinema-televizyon bölümünde okumayı çok istiyorum. İnşallah olur! 

-Sahnede iken neler hissediyorsun Ezgi? 

-Kendim gibi insanlar aklıma geliyor. Bizim gibi insanları fark etmiyorlar maalesef! Aslında bizim de yeteneklerimiz var. Sadece benim gibi değil, pek çok özel çocuk var. İnsanlar empati kurmalı. Özel çocukların fark edilmesini istiyorum. 

-Senin gibi arkadaşlarına ve hepimize ilham veriyorsun. Arkadaşlarının bunun gibi etkinliklere yaklaşımı nasıl?  

-Aslında onlarda özgüven problemi var. Ben biraz aştım ama… Ailem çok destek oluyor.  

Büyükerşen neden Ünlüce'yi işaret etti Büyükerşen neden Ünlüce'yi işaret etti

-“Yeşil Düş” muhteşemdi. Sen nasıl değerlendiriyorsun Ezgi?  

-Çok mutluyum. Çok da heyecanlandım. Kusurlarım oldu, affedin. Hayallerimin peşinden koşmak, beni çok mutlu ediyor. Bu yolda sadece ben değil, hep beraber yürümek çok hoşuma gidiyor.  

Herkes birbirini anlasa, herkes birbiriyle empati kursa, gerçekten tam o anda “Yeşil Düş” doğar. Böyle diliyorum. 

-Ezgicim, yolun açık ve aydınlık olsun! 

-Sizin de ellerinize, ayaklarınıza sağlık. Geldiğiniz için çok teşekkür ederim ve okuyuculara da çok ama çok teşekkür ederim. 

Ezgi’nin hayallerinin peşinden gitmesine ve yeteneklerini sergilemesine destek olan; annesi Songül hanıma, babası Nusret beye ve abisi Anıl’a sağ olun diyorum.  

Yeşil Düş’te “Su Perisi” ile aynı sahneyi paylaşan Gül Çandır Saç ve Ekin Yalçınkaya’ya, sahne arkasında emeği geçenlere teşekkürlerimi iletiyorum.  

-İyilik Hikâyelerimizden tanıdığınız Nazan Naz, son sözü size bırakıyorum. 

-Çok Kıymetli Okurlar ve Selma Hanım; bir Alman filozof demiş ki: “Hayatımızdaki karanlıkları aydınlığa çevirmenin yolu, başkasının çektiği sıkıntıları fark ederek çözüm bulmaya çalışmaktan geçer.” 

İnsanı ve çevreyi, kalbi ile okuyan onu daha iyi anlayacaktır. Ve böylece karanlıklarının da çaresini bulacaktır.  

Ezgi’m hepimizi empati kurmaya davet etti sahneden. Kimi zaman sözle, kimi zaman şarkılarla ve sonuçta sevgi ile yeşerttiği ağacıyla. O binlerce insandan biriyken, hayali için onca çaba gösteren birkaç özel insan arasına girdi. 

Hep birlikte alkışlıyoruz seni. Sahnedeki o güvenli mutlu duruşun, bize neler öğretti neler… 

Bir bilsen…