Ben 1947 doğumluyum. 15-16 Haziran 1970, 1 Mayıs 1977, 4 Mart 1998, 1 Mayıs 2007-2008'i yaşadım ve bu olayların canlı tanıklarından biriyim.
Paranın geçmediği, paranın alanda barbarlığının olmadığını , böyle görkemli dnayışmanın paylaşmanın olduğuna ilk kez şahit oldum. Bunları gördükten sonra bu gençlere teşekkür ediyorum.
Gerçek bir tarih yazıyorlar.
Başbakanın da görmesini isterdim.
Ceberrut devletin inkar politakısının ana neden olduğu insanların kendi kimliğine sahip çıkmak için 30 sene verdikleri mücadele ortadır.
Çatışmalar sonuçtur sebep değil.
Bir beyaz eşya fabrikasında bir işçi günde 600 enjeksiyon üretmektedir. Bunun piyasa değeri üzerinden 2 tanesinin fiyatını işçinin günlük yevmiyesidir. Yani 600 enjeksiyonun 2'si işçiye 598'i işverene gidiyor. Bu fabrikada 400 kişi çalışıyor.
Bu nasıl adalet?
İşçi ve halk düşmanlarının adaleti olmaz. Adaletin olmadığı yerde direniş haktır. İŞçiler direnmediler "yandaş" sendnikalarınını uyardılar, işten atıldılar. (Bu örnek ilimizin dışındadır.)
THY grevinde çeşitli oyunlar oynanmış. Hükümet yetkilisi, yöynetimin yanında olduğunu açıklamıştır. Bu kurum Anonim ortaklığıdır. Tarafsız olması gereken devlet işverinin yanında olduğunu açıklamıştır.
Tek Gıdna'nın Çay Kur grevi hükümetin tüm çabaları ile kırılmış ve genel başkanın istifası istenmiştir. Hükümet sendikalara, odalara, barolara açıktan saldırmaktadır.
Gezi parkı olayında DİSK ve KESK grev yaparak destek vermiştir. Türk İş'e bağlı SGB'de desteklemiştir.
AKP'ye (hükümete dnestek verenler Türk İş Başkanı Mustafa Kumlu. TİSK, TESK, TOB) açıklayı da TOB Başkanı Rıfat Hisarcıklı yapmıştır. Bu olay safların netleşmesini sağlamıştır. Artık herkes yerini buna göre tayin etsin.
Beyaz-Siyah güzel bir renktir. Ama karışırsa Gri olur ve çok çirkin bir renk olur. Bu nedenle renkli çamaşırların deterjanı ayrıdır.
Bu durum kimlerin alana niye gittiğni ve kimleri gitmeyip hangi safta yeraldığına iyi bakmak gerekiyor. AKP'yi 'yandaşlaştırma politikaları' konusunda gerçekten çok başarılı buluyorum.
Gezi parkı taleplerini açıklamıştır. Başbakanın cevabı camide bira şişeleri varmış orada içki içmişler gibi daha önce müritlerinin, ajanlarının attığı bu iftirayı Dolmabahçe Camii'nin imamı yalanlamış ve 'burada yaralılara yardım edilmiştir' demiştir.
Sıradan bir provakotör davranışıdır.
Reyhanlı'da El Nusra saldırıyı ybirtepeden videoya almış, üstlenmiş ve sanal alana atmış ölü sayısı da hiç resmi açıklamaya benzemiyor ve tüm hastanelerde kaç tane ölü sayısı olduğu düköman olarak yazılmış 2 dakika sonra yazı kaldırılmış artık resmi açıklamanın güvenirliliği 'haber ve görüntü' yaysağı nedeniyle kalmamıştır.
Eskişehir'de bir sokakta kıstırılıp ölümcül şekilde düvülen Ali İsmail Korkmaz'dan bir hastaneden bir hastaneye götürülürken, dövülen Tevfik Caner Ertay'dan kim sorumludur? Başbakan bunlardan bahsetmemektedir.
Başbakan Ankara konuşması ile 'ayağına kurşun sıkmaktadır.'
Başbakan'bu ülkede bir başbakan asıldı, biri zehirlendi' diyor. Kendini de 'biz kefenimizi giydim' diyor. Bu başbakanın başka bir benzeri yoktur sanıyorum.
Bu bize George Santanya'nın 'Geçmişi unutanlar, geçmişi yaşamaya mahkumdurlar' sözünü hatırlatıyor.
AİHM için siyallaştı diyor. Biz de AİH'me bizi oraya gönderen AKP değil mi?