Mersin’in Tarsus ilçesinde, geçen hafta içinde 20 yaşında genç bir kızın tecavüz edilip arkasından vahşice yakılarak öldürülmesi ile birlikte her an içimizde var olan, ancak duymadan hatırlamadığımız tecavüz olayı tekrar gündeme geldi.

Özgecan’ın ve diğer kadınların yaşadıkları insanlığın ne kadar iğrenç ve korkunç bir yüzünün aramızda olduğunu bize bir kez daha hatırlattı. Cinsel saldırganlık diyoruz Özgecan’a yapılan vahşetin adına. Karşı tarafın rızası olmadan, zorla, bedene zarar verme amacı ile yapılan davranışlardır tanımı da. Hâlbuki biz, insanı yeryüzünün en gelişmiş, en uygar, en medeni varlığı olarak görüyoruz. Düşünebilme yeteneğimiz olduğu için hayvanlardan ve cansız varlıklardan farklıyız diyoruz. Bunları sadece söylüyoruz çünkü uygulamada hepimiz sınıfta kaldık.

 

Anneler kız çocuklarına hep kendilerini korumayı, geç saatlerde ıssız sokakta tek başına yürümemeyi, konu komşuya, bakkala, manava, çevredeki her erkeğe karşı tedbirli olmayı öğretti. Küçük kız çocukları buna başta anlam veremedi, ancak yaşıtı olan bir erkek çocukla herhangi bir yerde karşılaştığında, annesinin ona kaydıraktan kayarken eteğin açılır, bana yardım et sofrayı birlikte toplayalım gibi sözler söylemediğini fark etti. O dilediği zaman üstünü çıkarıp, istediği gibi dolaşabiliyordu sokakta, fermuarını açık unutsa bile olay olmuyordu hatta alkışlanarak karşılanıyordu, onun cinsel organının üzerine övgü dolu sözler söyleniyordu.

 

 Annesi de evde babasının her dediğini yapıyor, babası annesine kötü sözler söylese, vursa bile sıkıntı olmuyordu. Erkek çocuk kendisinin üstün olduğunu, istediğini hemen alabileceğini, olmazsa kötü sözler söyleyip, zarar vererek alabileceğini evde babasından ve annesinden öğrendi. Kız çocuk ise kendisine laf atan birine cevap vermemek için kendisini hep zor tuttu, çünkü cevap verse başına kötü bir olay geleceğinden ve suçlu bulunabileceğinden endişe ediyordu bu yüzden de yürürken kafasını hiç kaldırmadı, kızgın yüz ifadesiyle yürüdü ki ona kimse yaklaşamasın.

 

Evde erkek kardeşine hizmet etti, etmek zorundaydı çünkü o erkekti! Kıyafetlerini seçerken kriteri kısa, açık, dikkat çekici olmamasıydı. Babasının annesine vurmasına, kötü sözler söylemesine kızıyordu, elinden bir şey gelmiyordu ve kendisini annesi gibi ezilmiş hissediyordu. İleride de diğer erkeklere karşı böyle hissedecekti. Kız çocuklarının bu tedbirli hali yetmedi onları korumaya. Ne fiziksel, ne sözel şiddet görmelerini engelledi, ne de tacize, tecavüze uğramalarını önledi. Birimiz de çıkıp demedi “Biz kız çocuklarımıza yıllardır bunları söylüyoruz, onlar istemeden de olsa bizim öğrettiğimiz gibi yaşamaya çalışıyorlar, ama onlara bu davranışları yapanlar da bizim erkek çocuklarımız. Onlara hiçbir zaman uyarıda bulunmadık, ceza alanları akıl sağlığı yerinde değil diye serbest bıraktık, cezalarında kadın istedi, cilve yaptı beni tahrik etti, içkiliydi diye indirim yaptık, biz kadını güçsüz gösterdikçe bu suçlar arttı,” demedik. Erkek doğduğu andan itibaren, cinsel organının çok önemli olduğu, seçme hakkının hep kendisinde olduğu, istediği olmadığında bunu fiziksel şiddete başvurarak zorla alabileceği, kadınların hep erkeklerden aşağıda ve güçsüz olduğu akıllarına işlendi.

 

 Bu düşüncelerle büyüyerek sosyal hayata atılan erkek birey her zaman istediğini alamadığını görünce bunu zorbalıkla, fiziksel güçle halletmeye çalıştı. Bedeli de Özgecan gibi katledilen binlerce kadının canı ile ödendi. Artık önlem almamız gereken tarafı değiştirmenin vakti geldi. Çocuklarımızı yetiştirirken en başta, cinsiyet ayrımı yapmadan birini sadece insan olduğu için kabul etmenin gerekliliği onlara anlatılmalı.

 

Evde baba olarak anneye insan gibi davranılmalı ki o da babasını örnek alsın diğer kadınlara İnsan Olarak Bakabilmek yaklaşırken. Kendisine saygı duyulmasını, sevilmeyi istiyorsa buna sahip olmanın tek yolunun diğer insanlara kadın erkek demeden saygı duymak olduğu erkek çocuklara anlatılmalı. Bu sorun kadınların sorunu değil, toplumsal ve acilen çözülmesi gereken bir sorun. Çözümü de idam etmek veya hadım etmek değildir. Bir kez daha bu çözüme yönelmek okun yayda daha çok gerilmesi gibi olacaktır. Sonradan daha hızlı ve şiddetli şekilde gidecektir ok hedefe. Çözüm için ilk yapmamız gereken kadını toplumdan ayırmamaktır. “Kadına şiddete hayır” demek değil, “şiddete hayır” demeyi öğretmek olmalı amacımız. Kadın da erkek de birbirine sadece insan olarak bakmayı öğrendiği zaman bu sorun aşılabilir ve insanca yaşamayı öğrenebiliriz.

 

Psikolog Gonca BAĞLAR

TERAPİSTA 

 

Hoşnudiye Mah. 732. Sk. Efe Plaza

No:44 B Blok Kat:3 D:5-6

Tepebaşı/Eskişehir

 

Tel: 0222 320 33 30

Tel: 0530 666 40 23

E-mail: [email protected]

Web: www.terapista.com.tr