Komşumuz Yunanistan’daki yangın felaketi ve onlarca insan ve canlının öldüğü olayda “Oh olsun”, “Ateşi bol olsun” diyerek insan olma evrimini tamamlayamadıklarını gösterenlerden sonra başta sosyal medya olmak üzere gazete ve tv’lerde ‘insanlık’ üzerine tartışmalar yoğunlaştı.
Oysa bu tür canlıları topraklarımızın üzerinde çok görmüştük.
Hani Sivas katliamında, Suruç katliamında, Ankara’daki katliamda...
Kürt ölür, Türk ölür, Alevi ölür,… yani insanlar öldürülür ama birileri hemen ortaya çıkıp, “Hak etmiş, oh olsun” sözleriyle vicdansızlığı gösterir.
Oysa; George Bernar Shaw’ın sözler gibi “İşleyebileceğiniz en büyük günah, başkasından nefret etmek değil, ona kayıtsız kalmaktır. İnsanlık dışı olmanın özü nefret değil kayıtsızlıktır.”
Friedrich Nietzsche neler söylüyor tekrar tekrar okuyalım:
“Zavallı İnsanlık! - Beyindeki kanın bir damla fazla ya da az olması, yaşamımızı tarif edilemeyecek kadar perişan ve zor hale sokabilir. Öyle ki, Prometheus’un akbabadan çektiği acıdan daha fazlasını bu bir damla kandan çekeriz. Ama insan nedenin bir damla olduğunu bile bilmeyip, ‘şeytan!’ ya da ‘günah!’ diye düşünürse, en korkunç durum işte o zaman ortaya çıkar.”
Düşünür Platon diyor ki; “İnsanlar onlara zarar verildiklerinde insana özgü yanlarını yer yer kaybederler.”
Oysa, kendisine zarar vermeyen, onların yaşamlarını kolaylaştıran, düşüncelerini zenginleştiren, barış içinde kardeşçe yaşamanın yollarını gösteren, mücadele eden insanlara neden zarar verirler?
Mevlana diyor ki; “Ne fark eder ki, kör insan için elmas da bir cam da... Sana bakan kör ise sakın kendini camdan sanma.”
Peki nedir insan; nedir yaşamak?
Yani yaşamak; yemek-içmek, nefes alıp-vermek, uyumak ya da cinsellikten mi ibaret?
Oysa bunlar tüm canlılar için geçerli ise bizi diğer canlı varlıklardan ayıran nedir?
İnsanlığımızı sorgulamak gerekir.
Bir kişi empati duygusu ne kadar gelişmiş ise insan olmaya o kadar yakın.
Zekayı, aklı, iradeyi doğru kullanmakla, merhamet, şefkatle ve vicdanla insan olunur.
John Stuart Mill’in dediği gibi mi?
“İnsanlar kötülüğü arzuları güçlü olduğu için değil, vicdanları zayıf olduğu için yaparlar."
Toplumlarda “adam olmak” yerine “insan olmak” kavramı yerleşmediği ve bunun için mücadele edilmediği sürece henüz insanlık evrimini tamamlamayan bu tür canlıların sayılarını giderek çoğalacaktır.
Nazım Hikmet’in “Büyük İnsanlık” şiiri ile yazımı sonlandırıyorum:
“Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
büyük insanlık.
Ekmek büyük insanlıktan başka herkese yeter
pirinç de öyle
şeker de öyle
kumaş da öyle
kitap da öyle
büyük insanlıktan başka herkese yeter.
Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor. “