ABD'nin Minnessota eyaletine Geogre Floyd aldı siyahi vatandaşın gözaltı sırasında polis tarafından boğazına basılarak öldürülmesi dünyada büyük tepkilere neden oldu, protesto eylemleri birçok ülkede gerçekleştirildi. Floyd’un öldürülmesi yeniden ‘Irkçı’ düşüncenin savunucuları, ırkçılara, faşistlere yönelindi. Bunlar ülke yönetimlerine sahip olmak veya kendi düzenlerini sürdürebilmek için işbirliği yapacak partileri veya partiler kurarak iktidar olmak için ırkçıları, faşistleri ve yobazları desteklerler. Sıkıştıklarında din istismarı yaparlar. ABD Başkanı Donald Trump bir kilise önünde Kutsal kitap İncil’le medyaya görüntü vererek mesaj vermeye çalıştı. Faşistler, ırkçılar ve yobazlarla dini istismarı yaparak iktidara gelip, kendi çıkarları yolunda çalıştılar.
Ülkemizin siyasi tarihine baktığımızda bu tür partileri, iktidarları görürüz. Faşistlerin, ırkçıların ve yobazların yaptığı ‘katliamlar’ ülkemizin en acı olaylarına, utanılacak olaylara neden olmuşlardır.
“2 Temmuz 1993 Madımak Oteli’ni yakılması” bu olaylardan biridir…
“36 arkadaşımızı yaktılar” diyordu Yaşar Kemal, 2 Temmuz 1993’te Sivas Katliamı'ndan altı gün sonra yaşananları protesto eden yurttaşlara seslenirken. “‘Türkiye’nin alnındaki en büyük kara lekesi” bir birikimin sonucuydu Yaşar Kemal için... “Bugün insanlığın yüzüne bakıp ne söyleyeceğiz? Utancımızdan başka nemiz kaldı?” diyordu üzüntü içinde...”
Hiçbir zaman unutmayacağımız ve unutturmayacağımız Sivas Katliamı’nı anımsayalım.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü ile iki otel görevlisi otelin yakılması sonucu hayatını kaybetti. “Yakın”, “Cehennem ateşi işte” diye bağırıyorlardı… Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, “Ağır tahrik var olay münferittir” derken Çiller'in, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" sözleri büyük bir tartışma yarattı ve hiç unutulmadı.
Yargılama yıllarca sürdü. 2001 yılında sonuçlandı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin onadığı karar uyarınca, Cumhuriyete karşı örgütlü kalkışma girişiminde bulunan sanıklardan 33'ü ölüm cezası aldı; dördü 20 yıl, biri 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sivas Katliamı Davası 20 yılın ardından 13 Mart 2012'de mahkemenin davayı zaman aşımı nedeniyle düşürmesiyle kapandı. Mağdur yakınları, insan hakları savunucuları, duyarlı insanlar yıllardır davanın zaman aşımına uğramasına tepkili…. Madımak Oteli’nin “Utanç Müzesi”ne dönüştürülmesi taleplerini sürekli yenilediler...
Yakılan ve dumandan boğularak ölen sanatçı, yazar ve yurttaşlarımızı isimleri bir kez daha dillendirerek analım: “Muhlis Akarsu - 45 yaşında, sanatçı, Muhibe Akarsu - 45 yaşında, Muhlis Akarsu'nun eşi, Gülender Akça - 25 yaşında, Metin Altıok - 53 yaşında, şair, yazar, felsefeci, Mehmet Atay - 25 yaşında, gazeteci, fotoğraf sanatçısı, Sehergül Ateş - 30 yaşında, Behçet Sefa Aysan - 44 yaşında, şair, Erdal Ayrancı - 35 yaşında, Asım Bezirci - 66 yaşında, araştırmacı, yazar, Belkıs Çakır - 18 yaşında, Serpil Canik - 19 yaşında, Muammer Çiçek - 26 yaşında, aktör, Nesimi Çimen - 62 yaşında, şair, sanatçı, Carina Cuanna Thuijs - 23 yaşında, Hollandalı akademisyen, Serkan Doğan - 19 yaşında, Hasret Gültekin - 22 yaşında şair, sanatçı, Murat Gündüz - 22 yaşında, Gülsüm Karababa - 22 yaşında, Uğur Kaynar - 37 yaşında, şair, Asaf Koçak - 35 yaşında, karikatürist, Koray Kaya - 12 yaşında, Menekşe Kaya - 15 yaşında, Handan Metin - 20 yaşında, Sait Metin - 23 yaşında, Huriye Özkan - 22 yaşında, Yeşim Özkan - 20 yaşında, Ahmet Özyurt - 21 yaşında, Nurcan Şahin - 18 yaşında, Özlem Şahin - 17 yaşında, Asuman Sivri - 16 yaşında, Yasemin Sivri - 19 yaşında, Edibe Sulari - 40 yaşında, sanatçı, İnci Türk - 22 yaşında.”
Faşist ve ırkçılığı savunanlara veya bu çizgide olan partilere oy vermek de bence dökülen kanlara bulaşmaktır, yobazlara göz yuman, din istismarı yapan partilere oy verenler de en azından “Kul hakkı yeme” suçunu günahını işliyorlar. Irk, din, dil, mezhep, renk ayrımcılığı karşı çıkarak kardeşçe, sevgi ve barış içinde birlikte üretip paylaşarak aşabiliriz.