Röportaj

“Kadın kadının kurdu DEĞİL, YURDUDUR!”

Abone Ol

Söyleşi: Sevim Şahin

Nergis Uygun, yıllardır tanıdığım, pek çok toplumsal konuda sesini yükselten aktivist kadınlardan biri,  kadın sorunlarının çözüm bulması için mücadelenin en başındaki isimlerden biri, pozitif, güler yüzlü, saygılı iletişimi ile Eskişehir’de sevgi ve saygı kazanan Nergis Uygun’u daha yakından tanımak istedik…

Nergis hanım, öncelikle bu mücadeleci, aktivist ruh nasıl gelişti onunla başlayalım…

Mücadele azmim babamın sendika ve CHP içerisinde aktif olarak yer almasından geliyor. 90’lı yılların başından bu yana kadın mücadelesinin içindeyim. Benim hikayem de aslında bir Cumhuriyet hikayesi. Annemin Hasanoğlan Köy Enstitüsü’ne gidip öğretmen olmasıyla başlıyor.  Eğitim hayatımda hep önemli bir yer aldı. Makina Mühendisi oldum, İngiltere’de 2 yıl dil öğrenmeye gittim. Gerek eylem, gerekse de teorik olarak mücadelenin yönü nasıl olmalı sorusuna çok kafa yordum. 2008 yılında Türkiye’de “Kadın Sığınma Evleri” nasıl olmalı? nasıl işletilmeli? Konusu üzerine rapor hazırlamak için Kadın Dayanışma Vakfı’nın önerisi ve İçişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak İsveç’e gittim. TMMOB içerisinde kadın örgütlenmesi oluşturulmasında büyük katkılarım oldu. Eskişehir TMMOB İKK Kadın Çalışma Grubu’nun oluşturulmasında ve güçlü bir şekilde devamı için çalışmalarımız devam ediyor. Mühendislik beden gücüyle yapılan bir meslek değildir. Bilgi ve tecrübe önemlidir. Biz kadın mühendisler işlerimizi daha dikkatli ve titiz yaparız.

İçinde bulunduğumuz koşullarda kadınların geleceğini nasıl görüyorsun?

Kadınlar olarak mücadelemiz yeni başlıyor. Hepimize kolay gelsin! Ülkemiz zor zamanlardan geçiyor, kadınların yaşamları ellerinden alınıyor, İstihdamda git gide azalıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak da bu gidişattın tuz biberi oldu.

Kadınların örgütlü dayanışması gerekiyor. Bunun yanında uzun yıllardır yönetim kademelerinde erkekler var. Kadınlar yönetime geldiklerinde zorlanacaklar, bu konuda tüm kadınların çok geç kalınmadan yoğun eğitim programlarına alınması gerekiyor görüşüme katılıyor musun?

Toplumsal cinsiyet eşitsizliği herkesi derinden etkiliyor. Sadece kadınlar değil, erkekler de köşeye sıkışmış durumda. Erkeklik rolleri, yaşamın değiştiği günümüzde onların da aslında kabul etmediği bir durum. Bence topyekun “Toplumsal cinsiyet eşitliği” eğitimi alınmalı, eşit ve adil bir düzen herkes için sağlanmalı. Bunun için büyük bir irade gerekiyor. Bir erkek, bir kız ikiz annesiyim. Çocuklarım; İklim ve Uygar’ı büyütürken de onlara eşit davranmaya ve toplumsal cinsiyet rolleri dışında bir yaşam sunmaya dikkat ediyorum.

Erkekler öğrendiler dayanışmayı, peki kadınlar öğrenecek mi?

“Kadın kadının kurdu DEĞİL ! YURDUDUR!” söylemi, gerçek olduğunda öğrenmiş olacağız. “Kız kardeşlik” bizim oraların şivesiyle “gız gardaşlık” olarak algıladığımız zaman, aramızda rekabet değil dayanışma güçlenecek!

Kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadelenin de içinde yer aldınız, sence neden giderek artıyor şiddet?

Kadınlarımız yaşam mücadelesi veriyor. Hayatta kalma mücadelesi veriyor. Hiç birimiz güvende değiliz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması ve gerekli tedbirlerin alınmaması hepimizi tedirgin ediyor. Kaç kadın arkadaşımızın cenazesini kaldırdık. Ayşe Tuba Aslan benim mahallemde Vişnelik’te öldürüldü. Annesinin feryadı hala kulaklarımda…

İstanbul Sözleşmesi yapıldığı yıllarda bizler de katkılar koymuştuk. Sivil toplum olarak örneğin KA-DER çok destek olmuştu. Aylarca yapılan bu çalışmayı reddederek hepimize emeğimize de haksızlık ettiler. Katılıyor musun, neler söyleyeceksin?

Evet hepimiz kadın mücadelesinin her alanında emek harcıyoruz. Senin de bu konuda emeklerin hiç az değildir Sevim abla. Ben Eskişehir Kent Konseyi Kadın Meclisi’nde çalıştım,  Eskişehir Demokratik Kadın Platformu’nun kurucusuyum. Eylemler yaptık, hala da yapıyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırılması çok vahim bizim açımızdan.

Çok daha çarpıcı bir şey söyleyeyim; Devlet Hastanelerinde, Şehir Hastanelerinde fiilen “kürtaj” yapılmıyor. Sözde yasak değil. Ama kürtaj yapılmıyor. Farklı tanı yazılıyor. Kadınların parası varsa özel hastanelerde yoksa merdiven altı yerlerde kürtaj olmak zorunda kalıyorlar! Bu da şiddetin başka türlüsü diye düşünüyorum. Ben her zaman kadınların gücüne çok inandım. Güçlü hafızaları, karşılık beklemeden emek harcama istekleri, yeniden ama yeniden var olma mücadeleleri beni hep umutlu yaptı. Şimdi çalıştığım Kalabak Pet Şişe Fabrikası’ndaki iş arkadaşlarımla olsun, sendikada, odada hep dayanışma içinde oldum. İyi ki de öyle olmuşum. Dayanışmanın; iş yaşamında, ailede, sosyal hayatta, tüm alanlarda artması ile kadınların sorunların üstesinden daha güçlü geleceğine inanıyorum.