Tuncay Özkan’ı da koğuşuna uğurladıktan sonra Hikmet Çiçek ile buluştuk.
Hikmet Çiçek cezaevinin en kıdemlilerinden. Aydınlık gazetesinde yazılar yazıyor, kitapları var.
Kendisi için “ilk siyasi banka soyguncusu” diyor bazı bilgiler.
Bunun için 15 yıla yakın cezaevinde yatmış ve çıkmış. 25 Mart 2008’den bu yana da Ergenekon tutuklusu.
Hikmet Çiçek ile ilgili ilginç bir durum da var ortada.
İddianamede tutuklandığı maddeden ceza talep edilmemiş. Ceza talep edilen maddeden ise tutuklu değil. Ancak 5 yıldır yatıyor cezaevinde.
4. Yargı paketinden yararlanacak Ergenekon sanığının olmadığını söylüyor ve şöyle sürdürüyor sözlerini.
“4. Yargı paketi İmralı takviminin bir parçasıdır. KCK tutukluları için düzenlendi. Ama biz madem bize yok, onlara da olmasın diye düşünmüyoruz. Silivri’de vicdan ve adalet yok. Ergenekon’a gizli tanıklar damga vurdu ve bunlar hükme esas olacak. Siyasi ortam değişmedikçe farklı bir karar beklemiyorum.”
Hikmet Çiçek, Tayyip Erdoğan ile Gülen cemaati arasında bir iktidar kapışmasının olduğuna da dikkat çekiyor. 
Ve süre sonunda Çiçek’i de alkışlarla uğurluyoruz.
GENCECİK PIRIL PIRIL BİR ADAM
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dönemin KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile iş adamı Remzi Gür arasındaki telefon görüşmelerini yayınlayan Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım geliyor sonra.
Gencecik, pırıl pırıl bir gazeteci.
Edindiğim bilgilere göre, Mahkemelerin "yayınlanmasında kamu yararı var" dediği bu telefon görüşmelerinden dolayı 4 yıla yakın zamandır Silivri Cezaevi'nde.
Duruşmalar sırasında “Zalimlerden af dilemiyoruz”  ve gizli tanıklara da “çapsız” dediği için Ergenekon davasının haricinde Silivri Asliye Ceza Mahkemesinde iki dava daha açılmış hakkında.
Suçlama ise yayınlanan telefon görüşmelerinin Ergenekon örgütü tarafından sadece onlara servis edildiği iddiası.
Oysa diyor ki Deniz Yıldırım, “Konuşma metni bizimle birlikte bütün gazetelere gönderilmişti, ama biz yayınladık. Kaldı ki o dönemin Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu geldi burada anlattı. Aynı metin bize de gönderildi dedi. İki gün sonra işinden oldu. Bizim yüzümüzden işinden oldu.”
Ve buna çok üzülüyor Deniz Yıldırım. 
3. Yargı paketinde kesin hüküm bulunmasına rağmen tahliye edilmediğini de söylüyor. Deniz Yıldırım ile yarım saati aşkın bir süre görüştükten sonra kendisinin bilgisayar saati geldiği için yanımızdan  ayrılması gerektiğini istemeye istemeye söylüyor. Bilgisayar saatini kaçırdık mı, kim bilir ne zaman gelir diyor.
Onu da alkışlarla uğurluyoruz.
BABACAN  TAVIRLI TURHAN ÖZLÜ
Son ziyaret edeceğimiz kişi Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Turhan Özlü.
Diğerlerine oranla cezaevinde daha kıdemsiz. 18 aydır tutuklu.
Turhan Özlü’yü beklerken daha önce de birçok kez ziyarete gelen TGF Genel Başkanı Atilla Sertel, Özlü’nün neler söyleyeceğinin taklidini yapıyor.
Ve kapıdan babacan tavırlarıyla Turhan Özlü görünüyor.
Yine sıcak ve samimi sarılmalardan sonra, gazeteci örgütlerinin çok iyi bir sınav verdiğini, bu birlik ve dayanışmanın diğer tutuklu ve hükümlüler tarafından kıskanıldığını Turhan Özlü de söylüyor.
Bu arada hepimizi bir gülme alıyor.
Turhan Özlü’nün şaşkın bakışları arasında TGF Genel Başkanı Sertel’in kendisi gelmeden önce söylediklerini anlatıyoruz.
O da basıyor kahkahayı.
Özlü’nün bir de tespiti var.
“Daha önce hep Ergenekon Terör Örgütü denirdi. Ama Danıştay saldırısının bu davaya monte edilmesinden sonra Ergenekon Silahlı Terör Örgütü oldu.
Çünkü daha önce ne silah vardı, ne yaralı ne ölü.”
Saat bu arada 16.30’a doğru geliyor.
Ve Turhan Özlü bizleri tekrar güldüren, Atilla Sertel’in onu anlatırken ifade ettiği sözlerini patlatıyor.
“Çocuklar saat bir hayli geç oldu, uzun yoldan gelenleriniz var. Hadi artık siz gidin.”
Özlü ile de sarılıp vedalaştıktan sonra, bizlere hizmet eden ve yüzlerinden gülme hiç eksik olmayan infaz koruma memurları ile de vedalaştık.
Gün boyunca görüştüğümüz değerli gazetecileri uğurlarken söylediğimiz sözler hep aynıydı.
“Allah kurtarsın, dışarıda görüşmek üzere”
Yine aynı yolları izleyerek, eşyalarımızı toparlayarak dışarı çıkmak için yola koyulduk.
İçeri girerken yapılan retina kontrolü, dışarı çıkarken de yapılıyor. Eğer tutmadı mı, cihazda yeşil ışık yanmadı mı, siz yandınız.
Çelik bariyerlerin ardında kalma ihtimaliniz var.
Allah’tan hepimizin retina kontrolleri temiz çıktı.
Ve sonra binlerce tutuklu ve hükümlüyü akşamın karanlığı çökmesine yakınken orada bırakıp Eskişehir’e doğru yola çıktık.
Güzel bir gün müydü? Hayır. Ama çok anlamlıydı.