Trafik lâmbasının yanmasını bekleyenlerin arasındayım. Bir de köpek var yanımızda, o da yeşilin yanmasını bekliyor, insan gibi…

      Yeşil ışık yanıyor, hep beraber yürüyoruz. Araçlardan duranı var, durmayanı var. Araçlarla yayalar yol ortasında karışmış durumda.

     Yayaların hepsinin ağzından “Körmüsün ayı!”, “Sana ehliyeti verene”, “Terbiyesiz, saygısız, lâmbayı görmüyor musun?” gibi söylenenler. Hatta, bayağ yüksek sesle söyleyenleri bile var.

     Biraz ileriye gidiyorum, ışıklara 200 metre var yok. Orada da aynısı var.  Bu kez araba kullananlar bağırıyor “Köy mi yaşıyorsun! Biraz ileri de lâmba var bilmiyor musun!” Bir bunlar söylense… Daha  “Ayı, hayvan” gibi şeyler de söyleniyor.

     Yürürken düşündüm. İnsanlar kendilerine niçin “Ayı” falan dedirtiyor. Hani yumruklaşan kavga da olmuyor. Daha doğrusu niçin insan kendisini kontrol etmiyor da “Ayı” falan dedirtiyor, falan derken Atatürk’ün “İnsan olmak için medeniyetin emir ve talep ettiğini yerine getirmek yeterlidir” dediği söylevini anımsadım. Medeniyetin kurallarından biri değil mi? Yani araçların, yayaların düzen içersinde yaşamaları için bir kolaylaştırıcı değil mi? Lâmbalarda geçmek, ışıkların sırasını beklemek çok mu zor bir şey? Daha 4-5 yaşında iken evde, sonra da okulda öğretilen boşuna mı? diye  bir çok şey düşündüm. Niçin bağırıyoruz, bağırtıyoruz birbirimize böyle kaba, hakaretli sözleri?

     Bizi de aralarına alsınlar dediğimiz Avrupa ülkelerinde en büyük küfür kabul edilen hakaret “Terbiyesiz” demektir. Hiç eğitilmemiş, hiç okul, kitap görmemiş, insan toplumuna girmemiş anlamına geliyor. Bizdeki ana,avlat karıştırılmış küfür gibi çileden çıkarıyor. Okuduğu okulları sayarak yanıt veriyorlar. Ya bizde “terbiyesiz” denilince hiç etkisi, tepkisi yok. Sözlüğe baktım: “Toplumun töresine aykırı davranan, eğitimsiz, görgüsüz” diyor. Terbiyesiz denilmesine hiç kimse hayıflanmıyor.

      Aslına bakarsanız terbiye edilmemiş hayvan bile kalmadı. Sirklerde Aslanlardan ayılara kadar hepsini görüyoruz.

     Geçen gün, gazete bayiine gelen bir kadın, yanındaki kocaman köpeğine, otur bekle ben gazetemi alayım dedi ve köpek oturdu bekledi. Gözümle gördüm, hayretle seyrettim…

     Bir de, ne güzel trafik ışıklarının olmadığı yerde geçenler için “Yol yayanındır” denilmiş, araçlar durup yol versin diye. Esasında her şey düzenlenmiş ama uygulamamız eksik. Çocukken okulda öğrendiğimiz kuralları, büyüklerimiz sokakta uygulamadıkları için o öğrenilen kurallar okulda kalıyor. Bu kadar kuralsızlık zaman zaman canımıza da kıyıyor ama bir sele kapılık sürüklenircesine, bir birimize hakaretler ederek, küfürler ederek, mala, cana kıyarak yaşayıp gidiyoruz. Bir trafikte durmayı,  karşıdan karşıya geçmeyi kurallarında uygulamayı bile beceremiyoruz.