Son günlerde sıcak havalar yüzünden, ne yediğimizden ne de içtiğimizden bir şey anlar haldeyiz. Belki biraz dahaserin olur düşüncesiyle bu akşam dışarıda bir yerde vakit geçirmeye karar verdik. Çocuklarla sürekli gittiğimiz, yemeklerini deçok beğendiğimiz restoranageldik. Siparişlerimizi verdik,beklerken gözüm yan masada oturan kalabalık erkek gurubuna takıldı.
Hemen yanı başımızdaki masada 70'li yaşlarda 6 kişi, yanlarında hiç kadın olmadan erkek erkeğe yemeğe gelmişlerdi. Masa komşularımız, oldukça gürültücü kişilerden oluşuyor ve kavga edercesine yüksek sesle bağıra bağıra konuşuyorlardı. Bu halleriyle çevrelerini rahatsız ettiklerinin farkında bile değillerdi. Sanki o gurupta bulunan kişilerle aynı masada oturuyor gibiydik.
Aralarından en kilolu olanı, kulaklarında işitme kaybı olsa gerek,en yüksek sesle konuşanıydı. Bangır bangır konuştukları konunun ana temasınışişmanlık, kaliteli yaşam ve sağlıklı beslenme oluşturuyordu. Arada birbirlerine ''efenim, efenim'' diye hitap etmeleri dikkatimi çekti.
Göz ucuyla baktığımda adamlarda emekli asker tipi olduğunu anladım. Yıllarca beraber çalışmış olmanın tecrübesiyle, bu karakterleri nerede görsem şıp diye tanırım.
En kilolu olanıkonuşmaya devam etti.
''Bakın efenim, ben perhizdeyim, şimdi dikkatinizi çekerim.
Bir: Ekmek yemeyeceksiniz, şişmanlatır.
İki:Günde iki öğün yiyeceksiniz. Bakın bana, ben artık gündesadece iki öğün yemek yiyiyorum, ve de hiç ekmek yemiyorum. Çok dikkat ediyorum.
Üç: Yağlı da yemeyeceksiniz. Efenim böyle besleniyorsanız, baştan kaybettiniz!
Dört: Su içeceksiniz, bol bol su, biraz tuvalet sorunu oluyor ama olsun. O kadarcık kusur kadı kızında da olur.
Burada gevrek gevrek gülmeyi ihmal etmeyerek konuşmasına devam etti.
Pekisoruyorum, yürüyor musunuz, yürüyüş yapıyor musunuz? Olmaz, yürüyeceksiniz. Yürüyeceksiniz, yavaş yavaş yürüyeceksiniz. Ama mutlaka yürüyeceksiniz efenim! ''
Çaresizce bu sağlıklı yaşam gurusunun bütün konuşmalarını dinledik. Ancak bu işte bir gariplik vardı. Bunları söyleyen kişi koca göbekli, kısa boylu ve en az 130 kg ağırlığındaydı.Utku'ya döndüm.
''Oğlum baksana bu adamcağız diyete daha dün başlamışolmalı, yazık. Bu kadar konuşarak hem kendini, hem de yanındakileri söylediklerine inandırmaya çalışıyor.''
Utkucum cevap verdi.
''Annecim abartıyorsun,nereden anladın?''
Utkucumyan masaya şöyle bir göz atınca devam etti.
''Pardon anne, sorumu geri alıyorum. Nalan Özver'denbir şey kaçacağını düşünmemem gerekirdi.''
Bu arada bizimkisesinin en yüksek ayarında konuşmaya devam ediyordu.
''Şimdi soruyorum, hep birlikte perhiz yapalım mı, ne dersiniz?''
Etraftan sorusuna cevap alamadı. Anlaşılan diğerlerinin perhiz yapmaya pek niyeti yoktu.
Ona göre arkadaşlarının yedikleri, masaya sipariş edilmiş her şey zararlıydı. Her ne kadar yiyeceklerle ilgili muhalif olarak konuşsa da diğerlerisessizce önündekileri yemeğe devam ediyorlardı. Ya da yemeğe çalışıyorlardı. Hiç birinde tık yoktu.
Arada çocuklarla muzip muzip bakışıyor, şahit olduklarımıza gülmemek için kendimizi zor tutuyorduk.
Yemekleri biter bitmez tatlıları geldi. O hiç bir şey yemeyen ama her şeye laf söyleyen zat-ı muhterem, bol çikolatalı bir tatlıyı hababam kaşıklıyordu. Gözlerime inanamadım. İki dakika bile sürmeden yalayıp yuttu koca tatlıyı.
Bir ara onlara doğru, dudaklarımda hafif bir gülümsemeyle dalıp gitmişken, Utku'nun uyarısıyla kendime geldim.
''Annecim bakma istersen artık.''
'' Vallahi şaşırdım bir tanem,adamcağızkendini paraladı.
Kıssadan hisse:Perhizimize dikkat ederken tatlı insanlar olacağız. Ama tatlı yemeyeceğiz. Sağlıklı yaşamın formülü bu işte.
Sevgilerimle kalın efendim...