Malum yaz geliyor, bir an önce eski formuma kavuşmam lazım.
Karar verdim ve alanında oldukça başarılı olan, 30’lu yaşlardaki spor hocam Uğur’la çalışmaya başladım. Uğur, hemen hemen oğlum Utku yaşlarında genç bir adam.
Beni çalıştırırken oldukça zorluyor, aşırı zorlanınca, ne kadar ciddiyetimi korumaya çalışsam da bir süre sonra, durumu sulandırmadan edemiyorum.
Oflayıp, poflamalar, şikayet etmeler...
Sonra bir an bana deli kudreti geliyor ve en yüksek performansımla antrenmana devam ediyorum. Uğur şaşırıyor ve başlıyor gaz vermeye.
‘’Ablam benim.’’
Benim yağlar hedefte olunca, hit antrenman yapıyoruz. Yani hoplayıp zıplamalı bir antrenman bu.
Benim her bir antrenman seti hareketin zorluğuna göre 10-15 tekrardan oluşuyor.
Öyle ki, Uğur her set bitene kadar yüksek sesle sayıyor. Ancak ben, 10 sayı olanı 15 kez, 15 sayı olanı da 16-17-18-19 diye hızımı alamadan arttırarak gidiyorum.
Uğur uyarıyor;
‘’Ablacığım biraz yavaş ol.’’
Cevap veriyorum.
‘’Tamam birtanem.’’
Ama bir sonraki sette durum yine aynı.
Uğur sürekli uyarıyor.
‘’Ablacığım, yavaş lütfen...’’
Sonunda dayanamayıp konuştum.
‘’Uğurcuğum, ben bunca zamandır yapamadığım sporların kazasını yapıyorum. Benim set sayılarım ondan böyle...’’
Söylediklerimi duyan Uğur gülmekten konuşamadı.
‘’Ablacığım yaaaa!‘’
Karşılıklı attığımız kahkahalarla durumu iyice sulandırınca bizim antrenman gayri ihtiyari sona erdi tabi...
***
Yürüyüş bandında yan yana yürüdüğüm, oldukça muhafazakar yurdum kadını sordu:
‘’Cildiniz ne kadar güzel, ne yapıyorsunuz da böyle oluyor?’’
Cevap verdim.
"Bir şey yapmıyorum"
Bizimki inanmadı, tekrar sordu.
‘’Kesinlikle bir şey yapıyorsunuz ve söylemek istemiyorsunuz?’’
Baktım olmayacak, başımdan savmak için,
"her akşam bir duble rakı içiyorum" dedim.
Gözlerini pörtleterek sordu.
‘’Ya, içmesem de suratıma sürsem olur mu? ‘’
Devam ettim.
‘’Olur.’’
Bu konuşmanın üzerinden üç hafta kadar bir zaman geçti. Sanırım salona bu kadınla farklı saatlerde gidiyoruz ki, hiç karşılaşmadık. Dün akşam bir baktım bizimki orada, beni görünce hemen yanıma geldi, başladı konuşmaya.
‘’Evvelki akşam, sizin formülü denedim, bakın cildim nasıl olmuş?’’
‘’Allah Allah neden bahsediyor bu kadın böyle’’ diye anlamaya çalışırken, arkadaşı olduğunu düşündüğüm diğeri:
‘’Yani siz her akşam rakı içiyorsunuz, öyle mi?’’ diye sormaz mı!
Ben şimdi bunlara ne diyeyim?
Güzellik söz konusuysa, muhafazakarlık bahane, kadınları işletmek şahane...
***
Her zaman olduğu gibi, sabah erken saatlerde salona geldim. Çalışmaya başladım.
Hemen yanımda orta yaşı biraz geçkince göbekli iki erkek var. Belli ki hayatlarında ilk defa spor yapmaya gelmişler. Görünen o ki, spor konusunda hiç bir bilgileri yok.
Bu iki kafadar salonda görevli spor hocasına sormak yerine, önünde durdukları makineyi kurcalayıp nasıl çalıştığını anlamak için uğraşıyorlar.
Bunlardan biri hiç konuşmuyor, diğeri ise aşırı geveze bir adam.
Daha şişman ve geveze olanı konuştu.
"Ne iyi ettik de spora başladık değil mi, Cemil?"
Cemil hiç konuşmadan başıyla onay verdi.
Bizim şişman konuşmaya devam etti.
"Amerika'lı bir profesör var. Ben sosyal medyadan onu takip ediyorum, bak şimdi adını hatırlayamadım. Adam muhteşem biri, diyor ki; ‘dımbıl’ ları hafif ağırlıkta kullanın. Bak Cemil; bu önemli, bana oradan iki kiloluk dımbıl getir de sana nasıl yapıldığını göstereyim."
Cemil'de yine tık yok. Sessizce gitti dımbıl aramaya, eh ‘’dambıl dambıl’’ olalı böyle anılmadı yahu!
***
Son zamanlarda fark ettim ki; ‘’hayat koşu bandı gibi, hareket etsen de yerinde sayıyorsun.’’
Hayat yolunda her daim ilerleyenlerden olalım.
Sevgiyle kalın…