Temmuz ayının ortaları,
Muğla’nın Yatağan ilçesi…
Yaklaşık 40 yıl önce işletmeye açılan, ülkemizin 5.büyük termik santrali sağımda ve solumda uzanmakta…
Yazın ortası; ancak çevrenin rengine bakılırsa, karlı bir kış günü!
Vatan toprağını paylaştığımız canlıların dile gelme ihtimalini düşünüyorum!
Yatağan’da, Akbelen’de, Cerattepe’de, Bergama’da, Kaz Dağları’nda, İliç’te, Alpagut’ta…
Değerli Okurlarım,
Türkiye, tarım topraklarını kaybediyor. Bir yandan yüksek girdi maliyetleri nedeniyle çiftçi üretim yapamazken ve ürettiğinin karşılığını alamazken, diğer taraftan tarım topraklarımızın amaç dışı kullanıma açılmasıyla, çiftçiye tarımdan kazanamadığı geliri, başka alanlardan sağlaması cazip hale getirilmeye çalışılıyor, hatta metazori yoluyla yaptırılıyor!
Tıpkı, 15Ağustos 2024 yılında “Tepebaşı Atalan Mihalgazi Alpagut mahallelerinde Altın - Gümüş Madeni Ocağı ve Cevher Zenginleştirme Tesisi” nedeniyle halkın katılımı toplantısında ve sonrasındaki süreçte yaşanılanlar gibi…
Madencilik faaliyetlerinin tarım sektörüne verdiği zarar, en derini ve geri dönüşü olmayanı!
Ormansızlaşma ve habitat kaybına neden olması diğeri. Ormanların kaybedilmesi aynı zamanda, iklim değişikliğinin önlenmesinde en etkili karbon yutak alanlarının azalması anlamına geliyor.
Yeraltı ve yer üstü su kirliliği, hava, toprak, gürültü, radyoaktivite kirliliği, atıklar ve doğanın tahribatı gibi pek çok çevre sorunu karşımıza çıkıyor.
Bu konularla ilgili gerek ülkemizde, gerekse evrende o kadar çok örnek var ki! Bilimsel araştırmalar madenlerde çalışan işçilerin ve maden sahaları çevresinde yaşayanların sağlık ve güvenliğinin olumsuz etkilere yol açabildiğini açık olarak ortaya koymaktadır.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sebahat Genç’in 28 Haziran 2022 yılında verdiği çarpıcı bilgilere kulak verelim:
“Muğla'da termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği en çok Yatağan, Milas, Kavaklıdere ve Ula'da yoğunlaşıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı; hava kirliliğinin ciddi boyutlara ulaşması ile bölgedeki çiftçilere meyve, zeytin ağaçları ve diğer tarım ürünlerindeki kayıpları nedeniyle bir bedel ödemek zorunda kaldı.
Sağlık Bakanlığı’ndan; ilimizdeki solunum yollarına bağlı hastalıkların ve akciğer kanseri vakalarının kayıtlarını istedik, ancak Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) gerekçe gösterilerek, verileri alamadık. Yatağan’da kanserden ölümler her geçen yıl artarak, ülkemiz ortalamasının üzerinde seyrediyor.
Ayrıca; Yatağan’da bir hava kalitesi istasyonu vardı, uzun zamandır bozuk olduğu gerekçesiyle, hava kalitesi verileri verilmiyor. Hâkim rüzgârlarla gelen hava kirliliği kuzeyde Aydın’a, güneyde ise Akdeniz üzerinden Rodos’a ve Mısır’a, batıda Yunanistan’a, doğuda ise Filistin ve İsrail’e kadar ulaşıyor.”
Rotamız Eskişehir.
Başlık: “Ovalarımız Koruma Altında”
Paylaşım: Bakanlar Kurulu’nun 12.12.2016 tarih ve 2016/9620 Sayılı Kararı ile ülke genelinde 141, ilimizde ise 3 büyük ova koruma alanı olarak belirlenmiştir. Tarımsal üretim potansiyeli yüksek, erozyon, kirlenme, amaç dışı veya yanlış kullanımlar gibi çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının hızla geliştiği ovalar artık koruma alanı olarak belirlenmiştir.
Koruma alanı ilan edilen bu ovalar “Tarımsal Sit” kapsamında değerlendirilecektir. Böylelikle 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu’nun 14. Maddesine istinaden “Büyük Ova Statüsü” ile Eskişehir’de 3 ova oluşturulmuştur. Bu ovalar; 51 bin hektarla Alpu, 24 bin hektarla İnönü ve 2 bin hektar ile Günyüzü ovalarıdır.
Kıymetli Okurlarım;
Az önce yazdıklarımın tamamı 25.01.2017 tarihinde, Eskişehir İl Tarım ve Orman Müdürlüğü’nün resmi sitesinde yayımlanmış paylaşımdır.
Gelelim yaklaşık bir hafta kadar öncesine…
Alpu Ovası’nda Kömürlü Termik Santral(KTS) projesi yine, yeniden gündemde!
Toplamda 447 bin 170 dekar tarım arazisinin 328 bin 999 dekarının ekildiği ilçemizde; arpa, buğday, nohut, yulaf, şeker pancarı üretimi yapılıyor. Bununla birlikte sebzecilik, meyvecilik açısından da gelir, geçim ve besin kaynağı sağlamakta! Ayrıca, hayvancılığın da geliştiği verimli ovalarımızdan birisi.
Bunların hepsi hatta daha fazlası; tarımın yetkilileri ve söz sahipleri tarafından yazılıyor, söyleniyor, paylaşılıyor da, neden “temcit pilavı gibi”, tarımın önemini anlamak istemeyenlerce gündeme getirilip, ısrar ediliyor?
Verimli toprakları, havayı, suyu, ormanları, insan sağlığını korumak; pandemi yaşamış ve pek çok maddi-manevi kayıp vermiş ülkemizde nasıl bu kadar değersizleşti?
Türkiye’de; kömürlü termik santraller nedeniyle 2023 yılında toplam karbon emisyonlarının % 20’sine denk gelen 111 milyon tondan fazla karbon salımı gerçekleşmiş. Ve bu oranın tek başına kara, hava, deniz ve raylı ulaşım kaynaklı emisyonların toplamından yüksek olduğu ifade edilmekte.
Alpu’da ve ülkemizin çeşitli yerlerinde gündeme getirilen, getirilmesi planlanan termik santral planlamalarından ivedilikle vazgeçilmelidir.
Kaldı ki; Türkiye’nin 2053 yılı net sıfır emisyon hedefi mevcut!
Bu sevindirici ve umut veren bir adım olsa da, henüz kömürden çıkış için bir tarih ve plan duyurulmadı. Her bir tesisin neden olduğu çevreyi kirleten emisyonlar ise raporlanmıyor.
Hedefler gerçek olur mu, olmaz mı? Bunu zaman gösterecek. Kimler görür, kimler göremez? Bilemem…
Lakin Tayfun Talipoğlu’nun şiirindeki gibi, “Beni her ölüm etkiler.”
Kalın sağlıcakla.