Aklıma düştü birden...
''Üzülme der Mevlana ve devam eder; Bir yandan korku bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten. Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, kilimin tozunu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu kirini alır. Niye kederlenirsin? Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz. Yüzük olmak dileyen taş, ezilmeyi ve yontulmayı göze almalıdır.''
İslami Felsefe her şeyin haktan geldiğini ve hakka gideceğini, Tanrının kimseye taşıyamayacağı dert, çözemeyeceği problem vermeyeceğini anlatır. Tanrı kimseye kaldıramayacağı yük vermez. Kimine bu dünyada, kimine öbür dünyada çektirir. Çekilen her çile insanı pekiştirir. Dayanma gücünü arttırır. Hayat mücadelesi zaferdir. Zordur bu mücadeleyi kazanmak ama imkansız değildir. Hayatta karşılaştığınız olumlu olumsuz her durum kendi iç zenginliğinizi fark ettirir. Farkındalığınızı arttırır. Hayatın aslında daha anlamlı ve daha yaşanabilir olduğunu gösterir. Çektiğiniz bütün acılar bir anlamda mutluluğun gizli anahtarıdır.
''Üzülme der Mevlana ve devam eder; Kızma hiç kimseye yaptıklarından dolayı aksine teşekkür et ihanet edenlere sadakati öğrettikleri için... Minnet duy yalancılara doğrunun farkına varmanı sağladıkları için... Mutsuz edenlere dua et mutluluğu daha derin hissettirdikleri için... Herkesi sev yaşamına bir anlam kattıkları için... Hayat bu yüzden daha güzel, siyahlar beyazı fark ettirdiği için...''
Umutsuz olsanız bile sabretmeye devam der Mevlana; "Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir"
Hayatı 'belirsizlikler' belirler. Kadercilik ise insana dayanma gücü verir. Nietzsche ''beni öldürmeyen acı güçlendirir'' demiş. Öyledir, acı insanı silkeler, kendine getirir. Çekilen acı ne kadar büyükse kişi yaşadığı sıkıntıyla, o denli kuvvetli bir şekilde sarsılır. İnsan ancak acı çekerek dönüşüp, güçlenebilir. Eskilerin deyimiyle pişmektir bu, olgunlaşmaktır. Sonunda ''ben neyim, kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, bu yaşadıklarımın bir anlamı olmalı,'' diye sorgulamaktır.
Karşınıza çıkan doğru yanlış bütün olgular; hayal kırıklıkları, umutsuzluklar, mutsuzluklar kendinizde eksik olanın farkına varabilmenizi sağlar. Yaşamı anlamak, çoğunuzun yaptığı gibi yaşamın sadece bir bölümüne odaklanıp bu bölüm ile yaşamaya çalışmak demek değildir. Peki o zaman yaşamı anlamak nedir ? Yaşamı anlamak demek, yaşam telaşı içinde kaybettiğiniz kendinizle tekrar tekrar farklı şekillerde yüzleşebilmektir.
Sevmektir yaşamı anlamak... Farketmektir. Yaşadıklarınızın anlamını sorgulamayı öğrenmektir. Sorguladığınızda sindire sindire, farkına vara vara yaşarsınız. Karşılaştığınız acı, tatlı bütün durumların hiç biri anlamsız ve rastgele değildir. Sizi yeniden kendinize getirmek, gerçek kimliğinizle buluşturmak için kurgulanmış, düşündürücü olaylar bütünüdür. Yaşam bütünsel bir olgudur. Üzüntü, acı, keder, sevinç, işte bütün bunların hepsi yaşamdır. 'An'da kalabilmektir yaşam... Sizi size yeniden hatırlatmak, kaybettiğiniz kendinize yeniden kavuşturmaktır.
Ve yine Mevlana der ki; "gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun."
Başınıza gelenlerin iyi ya da kötü olduğu sahip olduğunuz sınırlı ve göreceli bilginize göredir.
Yaşayıp görelim bakalım...Mevla neyler, neylerse güzel eyler.